Umutlu Fareler Deneyi
1950’ler. Johns Hopkins. Profesör Curt Rihter. Fareler.
Boğulmak üzere olan farelerin verdikleri tepkiler üzerine yapılan bir deney. Kaçma ya da savaşma dürtüsünden ziyade umuda yönelik olarak incelenmiş hayvanlar.
Bu deneyi öğrenirken içimde sızı hissettim. Bilimin başka deney yolları da vardır mutlaka. İnsanlığa bir şey anlatmak ya da yeni bir şeyi öğrenmek için seçilen yöntem illa da hayvanlar mı olmak zorunda. Bilgim ve yetkinliğim buna uygun değil. Ben acıma hissi ile öğrenmiştim bu deneyi. Şimdi deney koşulları ve hayvan hakları kısmını burada bırakıp anlatmak istediğim konuya dönüyorum.
Öğrenci koçluğu eğitimi sırasında öğrendik bu Umutlu Fareler Deneyini. Amacımız öğrencilerimize umudun gücünü anlatmak. Deneyde kullanılan farklı yöntemlerle, farelerin boğulmadan önce yaptıkları hareketler izleniyor. Yüzen, sadece yüzen fareler daha uzun süre hayatta kalıyor. Çırpınıp yukarı aşağı koşturanlar kısa sürede boğuluyor. Tam olarak boğulmadan kurtarılan, bakılan, beslenen fareler tekrar aynı deneye tabii tutulunca bu sefer ilk duruma oranla daha fazla zaman hayatta kalmaya devam ediyorlar. Daha önce kurtarılmış oldukları için umutları var.
Akşam sınav baraj puanının kaldırıldığını öğrendiğimde hemen haberlere göz attım. Çok da olağan dışı bir durum değil sanki dedim. Sistem, başından çöküntüye uğramış olduğundan şu anda yapılanlar fazladan bir sorun yaratmaz diye düşündüm.
Benim, ebeveynlerin, öğretmenlerin düşünceleri elbette kıymetli ve değerli. Peki ya bu sisteme maruz bırakılan öğrencilerin durumları hakkında neler söylenebilir.
Sosyal medyada biraz dolaşırsanız 2004 doğumlu gençlerin yazdıklarını görürsünüz. Bu gençler gelecekleri hakkında sık sık değişen kararlarla nereye kadar ilerleyebilecekler. Hani umudumuz gençler ya. Onların umudu ne acaba. Ülkede kalmak istemiyorlarmış. Olabilir. Bu nesil özgür hareket etmek, değişiklikleri deneyimlemek isteyen bir nesil. Giderler gelirler diyeceğim de gelirler kısmını bilemiyorum. Bir akademisyenin konuşmasında duyduğuma göre başka ülkelerde de ülkesi dışında okumak için giden öğrenci sayısı yüzde 80’leri geçen yerler var. Onlar sonuçta bilgi ve donanımla ülkelerine dönüyorlar mı bilemem -ki dönüyorlar konuşmadan anladığım. Bizim gençlerimiz ise -korkmadan söyleyelim- kaçıyorlar adeta.
Bir öğrenci ile koçluk görüşmesi yaparken onun beklentilerini, hedeflerini, bu hedefler için neler yaptığını, bundan farklı ne yaparsa o hedefe gideceğini konuşurduk. Hedef demek motivasyon demekti. İnsanın umudunun olduğu yerde yüksek derecede azim de vardır. Tıpkı fare deneyinde olduğu gibi. Kurtulma şansı olduğunda savaşan fareler…
Gençlerimizin başarı ve kurtulma şansı nasıl sizce? Başarı dediğimiz şey nasıl ölçülüyor. Kurtulma dediğimiz şey ise ülkeden kurtulmak olarak anlamlandırılıyor. Umudun yoksa ne yaparsın? Kendinize sorun bakalım önce.
Umudun varsa direnç gösterirsin, zor durumlarla baş etme becerisi geliştirirsin. Biz gençlerimizi zaman zaman desteklersek, geleceğin iyi bir yer olduğuna onları inandırır hatta biz büyüklerin de onlara yardım etmek için burada olduğumuzu hissettirebilirsek onlar da bu zor durumlarla baş etme becerisi kazanabilirler.
Burada verilecek olan boş vaatler değildir. Gerçekçi olmayan söylemler gençleri umutlandırmada işe de yaramaz üstelik. (2000 sonrası doğanlar yazımı okumak için http://www.yesimengindeniz.com/2000-sonrasi-doganlar-z-kusagi/)
Ben öğrencilerle çalışırken aynı zamanda ebeveynleri ile de birkaç görüşme yaparım. Onlara da öğrencisine destek olmaları adına bazı pratik bilgiler sunarım. Nesiller arası iletişimin öneminden bahsederim. Gelin görün ki hedef konusunda artık gerçekten son derece verimsiz geçiyor görüşmeler. Bir hedefe sahip olmak öğrencinin motivasyonunu artırır. Gelecek ile ilgili olumlu beklentiler geliştirmesini sağlar. Programlı çalışmasını teşvik eder. Dönelim yine ülkemizdeki duruma. Dün akşama kadar, baraj puan üzerinde bir puan alma gayreti ile çalışan genç dün gece bu yoldan koptu. Buna dikkat çekmek istiyorum. “Barajı tuttururum bana yeter” diyen gençten bahsediyorum. Artık gerek kalmadı evlat. Okul başarı puanını yüksek tut yeter. Zaten bu karar, yüksek idealleri olan gençleri de etkilemedi. Onların zaten baraj falan gibi bir derdi yoktu. Çıtaları yüksekti.
Şimdi sonuçları düşündüğümde şunu görüyorum; Herkes bir şekilde üniversiteye girmiş, adları da üniversite mezunu işsizler.
Meslek liselerini, “en kötü,” puanı en düşük olanın girebildiği eğitim kurumları haline getirirsek olacağı budur. Meslek lisesinden yetkinlikle mezun olup kaliteli iş gücü yerine üniversite diploması olan bilgisizlerle doldurduk memleketi. Ayrıca üniversiteler o mesleğin adayı öğrencilerle doludur. Okurken yetkin olup olmadıkları bilinmez. Onlar birer adaydır. Mühendis adayı, avukat adayı, sosyal hizmet adayı… Mesleki yeterlilik kurumları dünyada bunun için vardır. Sizin o meslekteki yetkinliğinizi ölçer. Bizde bu da işler mi bilemiyorum.
Sonuçta hedeften, motivasyondan bahsetmek için güvene ihtiyaç vardır. Önce güvenlik hissini oluşturmalıyız ki ardından özgüvenden bahsedebilelim. Şimdi öğretmenlerin işi bir adım daha zorlaştı. Yarı dönemde alınan kararlarla düşünceler karıştı. Öğretmenler gerçek işleri olan öğretmek yanında bir de öğrencilerini uyumlama gayreti içinde olacaklar. Okul ile aile birliği önemlidir evet ancak bunu da son yıllarda okula müdahale şeklinde gören velilerle olmaz bu iş. Genç, günün büyük bölümünü okulda geçirmekte. Okulla iş birliği okulun işine karışmak değildir. Eksik olan yönleri öğrenip önce öğrenciye sonra okula destek olmaktır. Bunun için de yardım alınabilecek rehberlik birimleri vardır. Bu birimlerin de ne kadar işlevsel olduğu tartışılır mı? Evet.
Öğrencilere de koçluk yapan bir birey olarak, onların performanslarını keşfedip idare edebilmeleri adına, hedeflerine ulaşmalarında seçenekleri görme desteği sunma adına yaptığım çalışmaların sürekliliğini sağlamak için ben umudumu koruyorum. Her durumda yapılacak bir eylem mutlaka vardır. Bireylerin amaçlarına ulaşmaları yolunda onlarla yan yana yürümeye devam ediyorum. Ben de bir öğrenci annesiyim. Hem anne olarak hem de koç olarak işim zor. Dış çevreden gelen olumsuz uyaranlara karşı onu korumaya, desteklemeye devam ederken bir taraftan da umudunu kaybetmemesi için oğlumu beslemeye gayret ediyorum.
Son sözlerim ailelere;
Çocuğunuz ile kuracağınız etkin iletişim ve okul ile yapacağınız iş birliği akademik başarıda önemlidir.
Eğitim koçları ile aileler arasındaki iletişimin güçlenmesi birçok konuda yardımcı olacaktır. Bunlar arasında zaman yönetimi, disiplin, motivasyon kaynakları ve kullanımını sayabilirim.
Koç ve sosyal hizmet çalışanı olarak şunu söyleyebilirim ki; biz umudumuzu koruyabiliyorsak bu, aile içinde gence de yansır. Endişelerimiz ne kadar çok olursa olsun gelecek için gerçekçi umutlar vaat etmek zor olsa da bunu yapabiliriz. Olumsuz durumların da bir durum olduğunu, geçici sürelerle sıkıntıların yaşanabileceğini, bunu düzeltme imkanının da gençlere ait olduğunu nazikçe anlatabiliriz. “Sen de gidersin bu ülkeden, kurtar kendini, çek git…” gibi söylemler bizi ileri götürmeyecek.
Şunu da iyi biliyorum ki zaman zaman ben de dahil hepimiz bu cümleleri sarf ediyoruz. Bunalmış ve bıkkın hissettiğimiz zamanlarda dilimize hakim olamıyor olabiliriz.
Şimdi artık fark ettiysek yokmuş gibi davranamayız. Öyleyse dilimizi değiştirerek işe başlayalım.
İnsanlar ve fareler birbirinden çok farklı olsa da umut her canlı için gerekli bir motivasyon.
Umudun gerçek olduğu günlere umutla!
12.02.2022