Bir koç ve sosyal çalışmacı olarak hizmetlerimi kulağınıza da fısıldamayı tercih ettim. Yüz yüze yapılan eğitim ve koçluk görüşmeleri bir süredir dijital ortamlardan yürütülüyor. Belki coğrafyamızın özelliklerinden de olduğu için bir arada olmayı, dokunmayı, göz göze bakmayı, mimikleri, jestleri özledim. Salgın sürecini uyum sürecine dönüştürmeyi başaranlardanım. Dijital ortamlar bana ulaşmayı kolaylaştırdı bir taraftan da. Sadece İstanbul’da hizmet verirken artık Mersin, İzmir, Ankara, Bursa, Antalya evimde ben de onların evindeydim.
Podcast çalışmalarıma kısa bir süre önce karar verdim ve hemen uygulamaya geçmek istedim. Hiç de kolay değilmiş. Çevirim içi çalışmalarda son derede doğal seyreden konuşmalar bir mikrofon ve kulaklıkla baş başa kalınca beni epey zorladı. Ciddi bir ses tonu takınmayı denedim, soğuk geldi. Eğlenceli olsun dedim sınıf ortamlarına benzemedi. İyisi mi dedim kendim gibi konuşayım. Hem de ses kayıtlarını ayakta çektim. Baktım ben en rahat böyleyim. Salonlarda, sınıflarda dolaşarak konuşan ben ses kaydını da en çok bu şekliyle beğendim.
Yola çıkışım, koçluk araçlarını tanıtmak ve kendi kendine kullanımını sağlamak. Şimdilik (1.sezon diyelim) beş bölümlük bir seri hazırladım. Sonrasında yaptığım koçluk görüşmelerinden kesitler de bulunan deneyimlerimi paylaşacağım. Sosyal etkileşimin önemine vurgu yaparak tek başıma konuşacağım yani. Hem koçlukta hem sosyal hizmette bireyin cevapları üzerinden nasıl ilerleyeceği belli olmayan bir oturumu yönetmek heyecanlı ve keyiflidir. Bazen ben öğrenirim çoğu zaman birey farkındalık geliştirir. Bu sebeple monologlarımda daha fazla olası soruların cevaplarına yer veriyorum.
Beklentim, dinleyenlerin aracı kendi yaşamlarına uyumlandırarak kullanmaları.
Sesim Kulağında.