BEDEN DİLİ
“Davranışlar kelimelerden daha fazla konuşur, daha çok şey ifade eder.” OSCAR WILDE
Beden dili, “sözel olmayan davranışlar” demektir. Konuşmak gibi, bilgi iletmenin bir yoludur. Bu iletim mimiklerle, dokunmayla, vücudun hareketleriyle, kıyafetlerle, ses tonunun yüksek veya alçak olmasıyla gerçekleşir. Bu sözel olmayan davranışların en önemli özelliği evrensel uygulanabilir olmasıdır.
Beden dilini kavramak için temel gereklilik “dikkatli gözlem”dir. Bu davranışları gözlemlerken, içinde bulunulan durumu iyi anlamak, davranışın anlamını çözümlemede çok önemlidir. Dudakları ağzın içine çekmek ya da dudak büzmek endişe duyulduğunu gösteren evrensel ifadelerdir. Ancak bir de kişiye özgü işaretler vardır. Bunları anlamlandırmak için düzenli olarak ilişkide bulunduğumuz insanların davranış kalıplarını incelememiz gerekir. Temel davranışlarını bildiğiniz kişinin davranışlarından saptığı zamanı anlamamız daha mümkündür.
Sözel olmayan davranışlarımızın ifade edilmesinde en ciddi rolü beynin limbik sistemi oynar. Limbik sistem beynin temporal lobunun (şakak bölgesi) orta kısmında yer alır ve korkma, kızgınlık, öfke, haz, sevgi, şefkat, saldırganlık gibi birçok duyguların merkezidir. Limbik sistem, beynin reflekssel, gerçek zamanlı ve düşünmeksizin tepki veren bölümüdür. Aynı zamanda duygusal merkezimizdir.
LİMBİK TEPKİLERİMİZ
Beynimizin sıkıntı ya da tehlike anında verdiği tepkiler, “donmak, kaçmak ve savaşmak” dır.
Tehlikeli bir durum söz konusu olduğunda limbik sistemin ilk savunma noktası “donma tepkisi”ni devreye sokmaktır. Limbik sistem hayatta kalmamız açısından mümkün olan en etkili tepkiyi vermemizi sağlar. Anlık durma tepkisi beynin hızla değerlendirme yapması için yeterlidir. Fiziksel ya da görsel tehditlerin yanında işitsel tehditlerde de limbik sistem alarma geçer. Örneğin, şiddetli bir şekilde azarlanan insanların kıpırdamadan durması.
Donma tepkisi tehlikeyi bertaraf etmekte yetersiz kalıyorsa limbik sistemin verdiği ikinci tepki “kaçmak”tır. Amaç tehlike kaynağından uzaklaşmaktır. İstenmeyen kişilerle mesafeyi açmaktır. Örneğin, temasa geçmek istemediğimiz insanla aramıza mesafe koyarız. Tepkilerimiz, geriye doğru açılarak durmak, geri gitmek, kucağa bir şey almak veya çıkış yönüne doğru ayaklarımızı döndürmektir.
“Savaşma tepkisi” beynin hayatta kalmaya yönelik devreye soktuğu son taktiktir. İnsan uzlaşarak ya da kaçarak kendini korumaya alamadığında son seçeneği savaşmaktır. Limbik sistem fiziksel güç kullanımının ötesinde farklı savaş yöntemleri de geliştirmiştir. Örneğin tartışma ortamları.
Bunların yanında limbik sistem birçok yatıştırıcı davranışta da kendini göstermektedir. Kendini normal konuma geçirmek isteyen beyin, bedeni rahatlatıcı davranışlarda bulunmaya yönlendirir. Çocukların başparmaklarını emmesi, boyuna dokunulması, alnın tutulması, kravatın düzeltilmesi gibi davranışlar yatıştırıcı davranışlardır.
Beden dilini anlamlandırmak için -ancak özellikle vurgulamak istiyorum ki bulunulan duruma göre değerlendirilmesi çok önemlidir- bazı örnek davranışlara göz atalım.
Ayakların birden hoplayıp zıplaması. Duyulan ya da görülen şeyden olumlu bir etkilenme vardır. Yüksek güven. Telefonda çocuğu ile konuşan bir annenin davranışı birden bu olabilir.
Bu ayak hareketleri sabırsızlık göstergesi de olabilir. Kantin kuyruğuna girmiş çocukların sıranın kendilerine gelmesini beklerken yaptıkları ayak hareketlerine bakın.
Sizi karşılayan biri, gövdesi ile birlikte ayaklarını da hareket ettiriyorsa davranışının içten olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak sizi karşılarken sadece kalçadan itibaren size yönelerek davet ediyorsa belki de sadece o an yalnız kalmak istiyordur.
Oturmakta olan iki kişiden biri, birden diz kapaklarını tutup kıpırdanmaya başladıysa konuşmanın biran önce bitmesi ve gitme arzusundadır.
Telefonda konuşurken bir bacağını öne uzatıp topuğu üzerinde duran kişi olumlu duygular içindedir, muhtemelen iyi bir haber alıyordur veya sevdiği biri ile konuşuyordur.
Ayakta iken bacakların çapraz yapılması veya otururken bacak bacak üstüne atılması, kişinin bulunduğu ortamda kendini rahat hissettiğini gösterir.
Ayakta biri ile konuşurken, kişinin bedeni size dönük olmasına rağmen ayakları başka yöne bakıyorsa açıkça oradan gitmek istediğini gösteriyordur. Lafı uzatmaya gerek yok galiba.
Karşılıklı oturan kişiler, konuşurken içlerinden biri veya ikisi birden arkaya yaslanıp bir de ayaklarını sandalye altında çapraz konuma aldıysa bilin ki fikir ayrılığına düştüler.
Kolların göğüs hizasında kavuşturulması her zaman kendini kapatma anlamında değerlendirilmemelidir. Karşınızdaki birden bunu yapıyorsa o zaman bir rahatsızlık olabilir. Kolları kavuşturduğunda elleri ile kolları sıkıyorsa sorun var demektir.
Kolların arkaya atılarak kalça hizasında ellerin birleştirilmesi, bana yaklaşma mesajı veriyor. İnsanları belli mesafede tutuyor.
Kollarını dirsekten kırarak beline koymak, hakimiyet göstergesi ya da “konuşulacak önemli bir konu var” işareti. Elleri bele koyarken başparmaklar önde ise, meraklı ve az otoriter pozu.
Parmakla göstermek, en saldırganca ve olumsuz çağrışımları olan bir davranış.
Parmakların birleştirilmesi, karşısında konuşana, ortama ya da kendine duyulan güveni gösterir. Ancak parmaklar kenetlenmiş ise stres ya da endişe vardır.
Sözel olmayan davranışlar ile birbirimize pek çok mesaj ilettiğimizi düşünürsek bu konuda bilgi sahibi olarak sözlü ifade edilemeyen mesajları daha kolay yakalarız. /2017
Sevgi ve bilgi ile kalın.
yesimengindeniz.com