ÇOCUKLARIMIZ ve BİZ
Soğuk havada arabaya bindiğinizde buğulanan cam ve buna karşın yaptıklarınızı bir düşünün.
Kimi motorun ısınmasını sabırla bekleyip klima ile çözer kimi de; o buğunun çözülmesini asla beklemeye dayanamayıp eliyle bir çırpıda silip hemen yola koyulmak ister.
Camın buğusu ne zaman çözülecek? Bu kısacık belirsizlik bile kimimiz için tahammülü zor bir durumdur.
İnsanlar her konuda olduğu gibi bu konuda da çeşitlilik gösteriyor. Kimi belirsizliğe karşı büyük sabır gösterirken, kimi de öylesine sabırsızdır.
Belirsizlik, insan oğlunun neredeyse hemen hepsinin sevmediği bir durum. Ne yapacağımızı, tam olarak nereye gideceğimizi, ne ile karşılaşacağımızı, ne kadar süreceğini bilmediğimiz durumlarda tedirginlik yaşarız. Merak ederiz. Bu da bize sıkıntı veren bir durum yaratır.
Tam da Mart ayından beri bunu deneyimliyoruz. Üstelik bu deneyim bu sefer tüm insanlık için geçerli. Ekonomiden, siyasete, eğitimden sağlığa hemen her alanda bir belirsizlik içindeyiz. Bazı ülkelerde daha fazla veya daha az. Sonuçta herkes neredeyse aynı durumda.
Aralık 2019 sonu ve 2020 Ocak Ayı başında ortaya çıkan Covid-19 Virüsü bütün dünyada korkulu bir rüya haline geldi. Ölümleri azaltmak, bulaşın ilerleme hızını düşürmek ve benzeri amaçlarla birçok ülkede tedbirler alındı. Bu tedbirlerin içinde eğitim kurumlarında sınıf içi yüz yüze eğitime belli bir süre ara vermek ya da tatil ilan etmek gibi düzenlemeler de vardı. Tatil değil aslında. Tatil olunca başka aktivite yaparsınız ya da rutin yaptığınız şeye ara verirsiniz. Oysa öğrenciler bu dönemde hem yeni konular öğrendi, hem sınavlara girdi vb.
Birleşmiş Milletler verilerine göre, dünyada 770 milyon kişilik öğrenen kitle, okulların ve üniversitelerin kapanmasından etkilendi.
Bu anlamda olur mu, olmaz mı, uygulanır mı, işe yarar mı tartışmaları sürerken, uzaktan öğretim yaklaşımı, eğitimin sürdürülebilirliğini sağlamak açısından en kolay ve uygulanabilir çözüm olarak devreye alındı.
Aslına bakarsanız var olan uzaktan eğitim sistemleri tüm dünyada bir eğitim sistemi olarak kabul edilmeye başlanmıştı. Coursera, Udemy, Uda City, Edex gibi.
Uzaktan öğrenme;
gibi özellikler içeren çağdaş ve etkin bir öğrenme biçimidir.
Buradaki önemli konu;
Hazır bulunmayan öğrenci ve öğretim elemanları. Bizlerin de bu kişilerin yeni duruma çok hızlı adapte olmasının beklememiz.
Diğer taraftan internet bağlantısı imkânı olmayanlar veya okulları dışında bu imkâna erişemeyenler ile aynı şekilde dersleri takip edebilecekleri tablet veya bilgisayar sahibi olmayanlar açısından çevrimiçi eğitimleri takip etmek zor.
Sonuç olarak uzaktan öğretim, yakın gelecekte uzaktan eğitimin bir alternatif olmaktan ziyade, eğitimin aslı haline dönüşeceği de öngörülmektedir.
Bugün bizlerin sahip olması gereken düşünce şu; BU GEÇİCİ BİR DÖNEM VE AYNI ZAMANDA GEÇİŞ DÖNEMİ.
Ben kişisel gelişim eğitimlerimde de sık sık dile getiririm. DEĞİŞİM SANCILIDIR. ZORDUR. ANCAK MÜMKÜNDÜR.
Öğretmenler ve ebeveynler olarak bu dönemde öğrencilerimizle neler yaşadık?
Onları anlamaya gayret ettik mi?
Onların sınav kaygıları oldu ise bu konuda nasıl tavır aldık?
Boşvercilik ile suçluluk duygularını aynı anda yaşadık belki de.
Çocuklarımız arkadaşa en çok ihtiyaç duydukları dönemde ebeveynleri ile kaldılar. Hem de öyle azımsanacak bir zaman dilimi de değil. Hala da bu durum devam ediyor.
Geçen bir arkadaşımın oğlu “yaşamını 5 kişi ile sürdürdüğünü” söylemiş.
Peki çocuklarımız dolayısı ile kendimiz için neler yapabiliriz?
Bizim ihtiyacımız olan şey ne?
Anlaşılmak mı? Destek mi? Çözüm bulmak mı? Sorunda boğulmak mı?
Bu dönemde bolca serbest zamanımız oldu. Bakın boş zaman değil serbest zaman.
Her birimiz kendi potansiyelimizin farkına varabilmemiz için bir zamana sahip olduk.
İlgi alanlarımızı keşfettik, yapmaktan hoşlanmadıklarımızı keşfettik. Hoşlanmayıp yapmak zorunda olduklarımızı fark ettik. Bunu nasıl keyifli hale getirebiliriz diye düşündük.
Potansiyelim ne derseniz. Şu açıdan değerlendirin bakalım.
Siz de çocuklarınız da hangi işi veya hangi beceriyi sergilerken kendinizi daha rahat ve kendiniz gibi hissediyorsunuz?
İşte bu faaliyetler bizim gizli potansiyelimizin bir parçasını barındırıyor olabilir.
Çocuklarımız, teknolojik gelişmeler, yapay zekalar derken zaten tahmin edilmesi güç bir geleceğe hazırlanıyorlardı. Böyle bir sürecin içindeyken, hepimiz birden hiç birimizin bilmediğimiz bir şeyle karşılaştık. Salgın. Şimdi karşılarında bir de belirsizlik var. Biz bu belirsizlik içinde onlara öğrenme becerilerini geliştirmeleri, keşfedici olmaları, üretken olmaları konusunda bir şeyler sunuyoruz. Peki bunları onlara sunarken gidilecek yolu biliyor muyuz? ya da biliyorsak gösterebiliyor muyuz?
Çocuklarımıza hem yaşam hem meslek becerileri kazandırmak çok önemli. Bunun için de esneklik ve uyum göz ardı edilemez öğeler. Bunun yanında kendini tanıma ve yeteneklerini keşfetme oldukça önem arz ediyor. Duygularını düzenleyebilme yeteneği. Duygularını, ilgi alanlarını, ihtiyaçlarını bilmesi. Sınırlılıklarını bilmesi, öz bilincini oluşturabilmesi. Bunları fark etmeye başladığında kendini de tanımaya başlıyor. Kendi davranışlarını anlamak diğerlerini de anlamayı getiriyor.
Öğrencinin duygularını keşfedip, bunları ifade edebilmesi, yapabileceklerinin farkına varıp bunları eyleme geçirmesi özellikle salgın döneminde çok hassas konular olarak gündeme oturdu.
Aynı şekilde hedefleri ile ilgili olarak da çalışmak gerekiyor. Belirsizlik öğrencilerde de hedefleri konusunda bazı karamsarlıklara sebep oldu. Seçecekleri mesleğin artık para kazandırmadığını fark etmek mesela mesleğe mesafe koymalarına sebep oldu.
Dolayısı ile hedeflerin yapılandırılması da bu dönemde önem kazandı. Çocuk raydan çıkmadan onu nazikçe tekrar raylara davet etmek gerek.
Geçici salgın döneminde devamlı felaket senaryoları dinlemek ya da yazmak yerine yapılacak en iyi şey kendimize ve çocuklarımıza o özgün soruyu sormak.
“Bu dönemde ben neler yapabilirim? Neler yapabilirsin?
Neyi mümkün kılabilirim? Kılabilirsin?
Nasıl daha faydalı olabilirim? Kendime ve ilişkide olduğum çevreme, okuluma, çocuğuma…gibi.
Yaratıcı çözümler geliştirebiliriz.
Yaratıcılık ortadaki bir soruna daha önce düşünülmemiş bir çözüm yolu bulabilmek veya eldeki kaynakları öğretildiği biçimlerden farklı şekillerde birleştirerek yeni yollar ortaya koymaktır.
Kendinize kolaylıkla uygulayabileceğiniz bir çalışma önerim var. Bu çalışmayı, yazmayı sevmeseniz de yazarak yapın. Bunu özellikle öneriyorum. Çünkü düşüncelerimizi kağıda geçirdiğimizde kimi zaman çok önemli dediğimiz şeye dönüp bir bakıyoruz ki o kadar da hayati değilmiş. Ya da tam tersi. Önemsiz görülen bir konu aslında başka bir şeyi destekliyormuş.
Sizlere birkaç soru örneği. Siz de geliştirip başka sorular sorun. Bir çocuk merakı ile sorun.
Basit veya karmaşık, önemli görünen, görünmeyen her şeyi yazdığınıza emin olduktan sonra alın kağıdınızı ve bir okuyun. Bakın bakalım bu döneme ait neler olmuş sizde?
Bir sonraki buluşmamızda öğrencilerin neler yapabileceklerinden bahsedeceğim.
Sevgi ve sağlıkla olalım.
(“Salgında Uzaktan Eğitim” zoom buluşmamızdan)